Kayıtlı kullanıcılar
Kullanıcı
Şifre

Beni hatırla


Karışık fotoğraf

bitlis kalesi
bitlis kalesi
Yorumlar: 0
Mustafa Cambaz

takkeci ibrahim ağa camii
takkeci ibrahim ağa camii

            

Önceki Fotoğraf:
takkeci ibrahim ağa camii

 
 Sonraki Fotoğraf:
takkeci ibrahim ağa camii


takkeci ibrahim ağa camii
Açıklama: Topkapı’da, sur dışında, E-5 karayolu kenarındadır. Arakiyeci İbrahim Ağa, Takkeci İbrahim Çavuş, Takkeci Camii olarak da biliniyor. Topkapı surları yanında takkecilik yapan (arakiyeci) İbrahim Çavuş tarafından 1591-92 yıllarında yaptırılmış. Bazı yerlerde mimarının Koca Sinan olduğu yazar. Yapıldığı tarih doğruysa bu imkânsızdır. Çünkü Mimar Sinan 1588 yılında vefat etti.
Zamanında mektep ve sebili olan bu küçük cami, duvarlarla çevrili üç kapılı geniş bir avlu içerisinde yer alıyor. Halvetiye tekkesi olarak da kullanılmış olan cami, ünlü sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice’ye göre İstanbul’un küçük camileri içinde en güzel olanı… Çünkü içerideki değerli İznik çinileri ve ahşap kısımlarındaki altın yaldızlı nakışlar, bir çok büyük cami bir tarafa, bazı selâtin camilerini bile kıskandıracak özellik ve güzellikte…
Bir diğer özelliği de gizli kubbesi… Takkeci Camii'nin kurşunla kaplı bir çatısı var ancak içeriden 5,5 metre çapında ahşap bir kubbesi bulunuyor. Çiniler ve kalem işleriyle birlikte bu ahşap kubbe, sanat değeri ve mimarî açıdan camiyi döneminin önemli yapıları arasına sokuyor. Yaldızlı çatı ile dilimlenen ahşap kubbenin eteklerindeki mukarnasları altın yaldızlı iki sıra badem ve yapraklarla süslenmiş. Kubbe göbeğinde de çember içinde bir âyet yer alıyor.
Takkeci Camii, 1830’da onarım görmüş. 1985’te Vakıflar İdaresi’nin yaptırdığı çalışmalarda da mahfil tavanı, dikme ve kemerlerinde orijinal altın yaldızlı nakışlar bulunmuş. Ancak ününü kazandığı İznik çinilerinin bir bölümü maalesef çalınmış. Bunların yerine de taklit çiniler konulmuş. Son yıllarda bakımsızlık yüzünden özellikle ahşap bölümleri harap olan cami, Topkapı meydanının düzenlenmesi çalışmaları kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi. Ancak bu restorasyon, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun oyalaması ve inşaat şirketinin de işi ağırdan alması nedeniyle biraz uzun sürdü. Yaklaşık üç yıl kapalı kaldıktan sonra bütün birimleri onarılmasa da 2008 yılı başında ibadete açıldı. Bu küçük ama iç tezyinatıyla mükemmel olan cami artık ibadete açık… Fakat üç yıl kapalı kalması ve meydan düzenlemesi nedeniyle yerleşim alanından uzaklaştırılmasının doğal sonucu olarak maalesef cemaatten yoksun. Müsait olduğunuzda veya Topkapı’dan geçtiğinizde bir vakit namazı kılmanızı tavsiye ettiğim caminin ilginç bir hikâyesi var. Topkapı’da yaşayan ve surların yanında takkecilik yaparak geçimini sürdüren İbrahim Çavuş, peygamberimizin cami yaptırmakla ilgili Hadis-i Şerifi’nden çok etkilenir. Fakir olmasına rağmen cami yaptırmayı çok arzular. Bütün derdi bir cami inşa ettirmektir. Bir gece rüyasında nur yüzlü mübarek bir zat kendisine; “Bağdat’a git, orada iki salkım üzüm rızkın var, onu ye ve dön” der. Sabah rüyasını eşine anlatır ve azığını hazırlayarak yollara düşer. Aylar süren yolculuktan sonra Bağdat'a varır. Kaldığı handa yemek yerken asmadaki iki salkım üzümü görür. Üzümleri koparmak için hancıdan izin ister. Bu arada rüyasını da anlatır ama ismini söylemez. İlgiyle kendisini dinleyen hancı, “Bana kaç defadır rüyamda, 'İstanbul’da Takkeci İbrahim Çavuş diye biri var. Onun evinin bahçesindeki kuyunun yanında bir küp altın gömülüdür, git al’ derler de üstünde durmam. Sen iki salkım üzümün peşine düşüp Bağdat’a gelmişsin. Allah akıl, fikir versin” der. Olayı çözen İbrahim Çavuş hemen İstanbul’a döner ve bahçesindeki altını çıkartıp bugünkü camiyi yaptırır.
Takkeci İbrahim Çavuş Camii’nin benim için de özel bir yeri var. Ben, Batı Trakyalıyım ve Türkiye’ye geldiğim ilk gün bu camide kaldım. Avlusundaki sıbyan mektebinin yanında bir müezzin evi vardı. Müezzin Hasan amcanın ailesiyle birlikte kaldığı bu ev, 70’li yıllarda benim gibi Batı Trakyalı olan ve Türkiye’ye tahsil için gelen bir çok öğrencinin ilk uğrak yeriydi. O yıllarda Türkiye’ye gelmek bugünkü gibi kolay olmadığından İstanbul’da fazla Batı Trakyalı yoktu. Bu yüzden, ilkokuldan sonra eğitimine burada devam etmek isteyen çocuklar, kendileriyle ilgilenip yardımcı olabilecek fazla kişi bulamıyordu. Genellikle daha önce tahsil için buraya gelmiş ağabeylerinden yardım alabiliyorlardı. Bunlardan biri de şimdi IRCICA’nın (İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) başında bulunan Halit Eren’di. Batı Trakyalı öğrencilerin okul ve yurtlara kayıtlarında yardımcı olan Halit Abi, adres olarak burayı veriyor, Hasan Amca da hiç rahatsız olmadan onları ağırlıyordu. Allah her üçünden de razı olsun… Rahmetli İbrahim Çavuş’la Hasan Amca’nın mekânları cennet olsun, Halit Abi’ye de Rabbim uzun ömürler versin…
Kelimeler:  
Tarih: 06.04.2008 22:52
Görüntülenme: 2768
İndirilme: 6
Oylama: 5.00 (1 Oy(lar))
Dosya boyutu: 51.0 KB
Ekleyen: Mustafa Cambaz

Powered by DNAsoft